Altın Çilek


Altın Çilek’in esas yurdu orta ve Güney Amerikadır. Ancak son zamanlarda kimi Avrupa ve Asya ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de üretilmeye başlanmıştır.  Altın Çilek ’in bir takım çeşitleri Türkiye’nin bazı kesimlerinde kendinden yetişir ancak bunlar genelde zehirli olmaktadırlar. Naturel bir şekilde ortaya çıkan bu bitki,
genellikle ilaç endüstrisinde kullanılır. 70 den fazla çeşide sahip olan “Physalis” adındaki bitki yurdumuzda Yer Kirazı, Kaz Üzümü ve Pelerinli Bektaşi Üzümü olarak tanınmaktadırlar.

 Altın Çilek meyvesi, yaprağı andıran koruyucu içinde adeta paket halinde saklıdır. Henüz olgunlaşmamış olanların tadında biraz mayhoşluk hissedilir. Altın Çilek doğal haliyle tüketilebildiği gibi tıpkı nar ekşisi benzeri sosu, marmeladı  reçeli de yapılabilmektedir.

Altın Çilek, B1, B2, B3, C ile Beta Karoten gibi vitaminler ve kalsiyum, potasyum mineralleri açısından oldukça zengindir. Altın Çilekte %6 kadar küçük bir oranda karbonhidrat bulunmaktadır. Yüksek oranda lifli özelliği sayesinde iyi bir antioksidandır. Dolaşım sistemindeki olumlu etkileri vesilesiyle özellikle kalp–damar konusu açısından yararlı olması ile birlikte kanda bulunan ürik asidin düşmesine, verem ile idrar yolu rahatsızlıklarının giderilmesine yardım etmektedir. Bunlarla beraber söktürücü özelliğinden ötürü de astım hastalığının tedavi edilmesinde faydalanılmaktadır. Altın Çilek meyvesi cildimiz için de faydalı olan bir besin olarak bilinmektedir.

Altın Çilek Mucizevi Değildir!


Altın Çilek doğal meyve şeklinde normal olarak tüketilirse, herhangi bir zarar ya da sıkıntı ortaya çıkmayacaktır. Muhtevasında bulundurduğu büyük ölçüdeki  lif açısından yararlı olabilmektedir. Aynı zamanda armut, kivi, kara üzüm, kayısı vb. meyvelerin içeriğinde de hemen hemen aynı oranda C vitamini, potasyum, lif ve Beta Karoten gibi besin değeri yüksek öğeler mevcuttur. Bu sebepten dolayı alternatiflerine oranla oldukça yüksek fiyatlardan piyasaya sürülen Altın Çilek meyvesini bir mucize şeklinde insanlara lanse etmenin doğru olmadığı kanısındayım. Şahsım adına sosyal ve ekonomik açıdan iyi düzeyde olan kişilerin almalarında, tüketmelerinde herhangi bir sakınca görmüyorum. Ancak mutlaka alın, yiyin  şeklinde yönlendirmeler yapmaktan yana da değilim.



Bu yazıyı beğendiniz mi?

Yeni yazılar e-mail adresinize gelsin!

Takip Edin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder